19 Mayıs 2012 Cumartesi

Baraklı Çağlayanı (Taşova-Amasya)

 


Türkiye’deki turizm faaliyetlerine konu olan doğal çekiciliklerden birisi de
çağlayanlardır. Ancak, ilgi çekici bu doğa harikaları oluşumların turizm
potansiyellerinin yeterince değerlendirildiklerini söylemek pek mümkün değildir.
Baraklı Çağlayanı, Kocababa Dağı’nın kuzeye bakan yamacından çıkan kaynak
suyunun oluşturduğu traverten basamağı üzerinden dökülmesiyle oluşmuştur. 30 m
yükseklikten düşen sular oldukça güzel bir görüntü oluşturmaktadır. Çağlayanın
dışında yörenin turizm potansiyeli oldukça önemlidir. Amasya’ya 44 km uzaklıkta olan
çağlayan, Borabay gölü’ne 40 km uzaklıktadır. Ayrıca, çağlayana gidiş yolu üzerindeki
Akınoğlu Kasabası turistik dinlenme tesisleri ve mesire alanı olarak değerlendirilmektedir. Baraklı Çağlayanı’nın, başta tanıtım olmak üzere, ulaşım, tesis gibi bir çok eksiği bulunmaktadır. Bu eksikliklerin giderilmesi ve alınabilecek yeni önlemler ile yörenin turizm potansiyeli değerlendirilebilecektir.
      Çağlayanlar doğal çekiciliğe sahip önemli doğal oluşumlardır. Genellikle akarsu
yataklarında, bazen de akarsuların denize veya göle döküldükleri alanlarda bulunurlar.
Bu gibi alanlarda suların, genellikle kayaçların direnç farkları, faylanmalar, buzul
bölgelerinde aşırı oyulma yerleri ile kaynakların meydana getirdiği traverten
basamaklarının oluşturduğu belirgin eğim kırığı veya heyelan ve moren setlerinden
düşmesi ile oluşurlar. Bu düşüş biçimine çağlayan denir. Ülkemizde suların bu şekilde
düşme biçimlerini ifade etmek için çağlayan dışında çavlan, çağlak, su-düşen, su-uçtu,
şelale, gürleyik, gürlevik ve şarlak gibi isimlerde kullanılmaktadır (İzbırak, 1986).
Suların bu şekilde akışı tek bir düşüş yeri halinde olabildiği gibi, üst üste basamaklar
halinde de bulunabilmektedir.
İzbırak ve Doğanay eserlerinde çağlayan ve çavlan terimlerinin farklılıklarına dikkat
çekmişlerdir. İzbırak (1986, 1990) küçük bir akarsuyun, fazla yüksek olmayan bir
yerden dökülüp aktığı yer için çağlayan, çağlayanların büyükleri için ise çavlan (şelale,
şarlak) terimlerini kullanmaktadır. Yazar her iki terim arasındaki farkı çavlanı fazla
akımlı, çağlayanı zayıf akımlı ve suların nispeten çavlana göre daha alçaktan düşmesi
olarak açıklamaktadır. Doğanay (1987, 1994)’ da benzer şekilde, düşüş yapan suyun
akımı fazla ve düşüş yaptığı eğim kesiti yüksek olan çağlayanları çavlan (şelale) olarak
nitelemektedir. Yazar, eğim kesitinden düşen suların çavlan olarak adlandırılabilmesi
için düşüş yüksekliğinin 50 m’den fazla olması gerektiğini belirtmektedir.
Ülkemiz çağlayanlar bakımından oldukça zengin bir durumda olmasına karşın, bunların
büyük bir kısmı coğrafi literatüre dahi geçmemiştir. Ülkemizde bilinen çağlayanlar
arasında Tortum Çağlayanı (Erzurum), Gürlevik Çağlayanı (Erzincan), Düden,
GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 3 (2004) 365-381 367
Manavgat ve Kurşunlu Çağlayanları (Antalya) ve Kapuzbaşı Çağlayanı (Adana)
sayılabilir. Bu doğal kaynakların büyük bir kısmıyla ilgili doğrudan çalışma fazla
olmayıp, daha çok jeomorfoloji, hidrografya ve turizm coğrafyası ile ilgili eserlerde
tanıtıcı bilgilere rastlanmaktadır. Bununla birlikte, ülkemiz çağlayanlarını tanıtma ve
turizme kazandırma çalışmaları hem sınırlı, hem de yeni sayılır. Nitekim, İlhan’ın
(1944) “Tortum Gölü ve Tortum Şelalesi” adlı çalışması bu konuda yapılan akla gelen
ilk çalışmadır. Ayrıca, Doğanay’ın “Gürlevik Şelalesi” (1990), “Tortum Çağlayanı ve
Turistik Potansiyeli” (1994), “Türkiye’de Az Tanınan Üç Doğa Harikası; Tomara-
Sarıkayalar ve Muradiye Çağlayanları” (2000) gibi çalışmalar ise çağlayanların turizm
potansiyellerini ortaya koymak için yapılmış ayrıntılı başlıca yayınları oluşturmaktadır.
Yine Doğanay ve Uzun (1996) tarafından “Tomara Çağlayanı (Şiran-Gümüşhane)”nın
turizm potansiyeline dair ortak bir rapor hazırlanmıştır. Ayrıca, Zeybek’in (2000)
“Ocaklı Çağlayanı” adlı çalışması bu tür çalışmaların en yeni örneklerindendir.
Amasya MÖ 5500 yıllarına dayanan tarihi geçmişi ve doğal güzellikleri ile önemli bir
turizm şehridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder